ZELİŞ KİTAP ÖZETİ (NECATİ CUMALI)



Zeliş adlı köylü kızının Cemal adlı bir delikanlıya duyduğu aşk, babasının cehaleti  yüzünden çektiği acılar ve zavallının anlayışsız insanlarla geçen anıları anlatmaktadır.

ROMANIN ÖZETİ:
Zeliş, geçimlerini tütüncülük ile sağlayan bir ailenin kızıdır. Zeliş, bir gün, evde otururken, keçiler urganını koparır ve biraz uzakta oturan komşularının tarlasının bir bölümüne zarar verir. Zeliş keçisinin kaçtığını anlar ve etrafta onu arar. Keçilerinin girdiği tarlada Cemal isimli bir genç ile tanışır. Birbirlerinden etkilenirler. Sürekli birbirlerini düşünmekten kendilerini alıkoyamazlar. Fakat Zeliş’in babası Recep, Zeliş’i arkadaşı Bekir ile evlendirmeye söz vermiştir. Aslında Bekir’e borçludur ve bu yüzden Zeliş’i Bekir’e vermek istemektedir. Zeliş ise bu olyların farkında değildir.
O yöredeki halkın bir araya gelip eğlendikleri bir gece Zeliş ile Cemal sürekli gözgöze geldiler  ve birbirleri ile konuşabilmek için kendilerinde cesaret aradılar. Daha sonra kendilerini toparladılar ve kalabalıktan ayrılıp kimsenin olmadığı bir yerde bir araya geldiler. Recep ise Zeliş’i bir an önce Bekir ile evlendirmeyi planlamaktadır. O yörede yaşayan Yaşar adlı bir genç Zeliş ile Cemalin birbirlerni sevdiğini fark eder. Onları ayırabilmek için ortalığa bir çok  dedikodu yayar. Bekir ise söylentilere oldukça kızmıştır. Zeliş’in ona karşı davranışları ise söylentileri doğrulamaktadır.
Cemal  ile Zeliş köydeki dedikodular yüzünden aileleri tarafından sıkıştırılmışlardır. Bu yüzden de mektuplaşmaya başlarlar. Bir süre sonra Cemal’in Zeliş’i kaçıracağı dedikodusu bütün yöreyi sardı. Bu sırada o yörede sevilmeyen Fehmi Has isimli birisi  ve  Yaşar, Bekir’i Zeliş’i kaçırmak konusunda ikna ettiler. Zeliş’im babası kaçırma işinin kendisinin göremeyeceği bir yerde gerçekleşirse bu olaya göz yumacağını söyler. Böylece babası da kızının  kaçırılmasına izin verdi dedirtmeyecekti.
Bekir ve arkadaşları bu planı kurarak araba bulmuşlardı. Zeliş’i kaçırmak için evden uzaklaşmasını bekliyorlardı. Zeliş’in kardeşi Rabiya ise arabayı görmüş, koşturarak kaçırılacağını ablasına haber vermişti. Zeliş ise evden çıkıp doğruca Cemal’in evine koşmaya başladı. Cemali bir an önce bulup kaçmaları gerekiyordu. Cemal, Zeliş’in koşturarak geldiğini görmüş ve durumu anlamıştı. Cemal Zeliş’in kolundan tutup dağlara doğru kaçmaya başladılar. Gözden kaybolduklarında akşam olmuştu. Cemal geceyi geçirebilmek için bir tanıdık bulması gerektiğine karar verdi. Geceyi askerde olan çocukluk arkadaşının evinde geçirmeye karar verdiler. Bekir ve arkadaşları Cemal hakkında suç duyurusunda bulundular. Cemal’in bu işi babası ile planladığını ve Cemal ile babasının kızı birlikte kaçırdıklarını söylediler. Böylece Cemal’in babasını hapse attırıp Cemal’i ortaya çıkarmayı planlıyorlardı. Fakat olaylar onların istediği gibi gitmedi. Cemal’in babası onu çok seven bir arkadaşı sayesinde hapisten çıkarıldı.
Zeliş ile Cemal ise zengin bir çiftçinin yanında çalışmaya başladılar. Onlara işveren bu adam bir süre sonra onların evden kaçtıklarını anlar ve onları jandarmaya ihbar eder. Jandarma Cemal’i tutuklar ve hapse atar.
Cemal’in duruşmasında Zeliş, Bekir ve arkadaşlarının bütün yaptıklarını anlatır. Bu olaylara seyirci olan iki ailenin tanıdıkları Recep’i  şikayetini geri çekmesi  için ikna ederler. Böylece Cemal kurtuldu ve Zeliş ile evlendiler.

ROMANIN ANAFİKRİ:
İnsanlar  çocuklarını istemedikleri biri  ile evlendirmeye zorlamamalı, onların isteklerine kulak vermelidir. Birbirlerini seven iki genci kimse ayırmamalıdır.
Hiçbir zaman sürü psikolojisiyle bir yere takılıp gitmemeliyiz. Yaptığımız her hareketi, söyleyeceğimiz her sözü inceden inceye düşünmeliyiz.

KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ:
ZELİŞ: 16-17  yaşlarında oldukça iyi kalpli, çalışmayı seven, kimseden korkmayan genç bir kız.
CEMAL: Zeliş’in sevdiği  delikanlı.
RECEP: Zeliş’in babası. Recep, Zeliş’i kendi menfaatleri doğrultusunda evlendirmeye çalıştığı için anlayışşız bir baba rolündedir.
FEHMİ HAS: Çevresinde sevilmeyen, içkici ve kumarbaz bir insan .
YAŞAR: Zeliş’e aşık olan bir delikanlı. Zeliş ile Cemal’i birbirinden ayırmaya çalışan kötü bir insan karakterini canlandırmaktadır.

KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitapta aşık olan iki gencin birbirlerine duydukları sevgi çok güzel bir şekilde anlatılmıştır. Yaşanılan olaylar oldukça sade ve anlaşılır biçimde anlatılmıştır. Duygusallıktan hoşlanan arkadaşlarıma okumalarını tavsiye ederim.
Devamını Oku 832 Görüntülenme

ZAMBAKLAR AÇARKEN KİTAP ÖZETİ (KERİME NADİR)



Babası tanınmış bir yazar olan ünlü bir futbolcunun,babasından habersiz bir şekilde evlenmesi ve maçlarından dolayı ülkesine dönemediği için,karısını babasına emanet etmesiyle başlayan olaylar birbirini izler.

KİTABIN ÖZETİ:   
   Herşey o mektupla başlamıştı.Otele geldiğinde, geniş koltuklardan birine oturdu.Dogrusunu söylemek gerekirse, önce bu işi muzip oğlunun bir şakası sanmıştı.Fakat otelin kayıt defterindeki o oda ayırttırılmış ve isimde aynı şahsa aitti.O an başından aşağı soğuk terler boşalıvermişçesine yerinden fırladı ve doğruca 216 numaralı odanın önüne gitti.Kapıda rahatsız etmeyin yazısını görünce bu işi yarına bırakmaya karar verdi.Akşam otelin barına gittiğinde genç güzel bir kız alkolün vermiş olduğu etki ile üstündekileri tek tek çıkartıyor ve Oğuz Bey’e öpücükler atıyordu.Buna daha fazla dayanamayarak odasının yolunu tuttu.Ertesi sabah tekrar odanın önüne gidip kapıyı çaldığında, içerden gelen küstah cevaplar iyice sinirini bozmaya yetmişti.İçerdeki o ses, kapıyı açtığında büyük bir şok yaşadı.Ona bakan yüz, akşam barda üstünü başını çıkartıp dans eden kızın ta kendisi idi.o anda oğlunun niye böyle bir işe kalkıştığını düşünerek kızgın bir şekilde hazırlanmasını söyleyerek buradan gideceklerini söyledi.Çiftliklerinin yolunu tutarken ikiside konuşmuyor,gözlerini yoldan ayırmıyorlardı.Derken Perran özür dilercesine bir şeyler mırıldanıyordu.Fakat hiç bozuntuya vermeden yoluna devam eden Oğuz Bey, çiftliğe geldiklerinde evin işlerine bakan  İclal Hanıma onu tanıştırmak için ağzını açtı.İclal Hanım da onu pek sevmemiş olacak ki yüzü bir karış açık şekilde işlerim var diyerek oradan uzaklaştı.Bu huzursuzluk devam ederken yanına gelen Perran,özür diliyor ve böyle çılgınlıkların bir daha olmayacağını tekrarlayarak Oğuz Bey’in gönlünü almaya çalışıyordu.Bundan sonra,aralarında büyük bir yakınlaşma başlıyor ve sık sık çiftlikten uzak,geceleyin geri dönmeyen geziler başlıyordu.Bu durum gelinini önceden tanıştımış olduğu yakın arkadaşı, Sabir; halası, Tomris Albat ve ev halkını rahatsız ederdi.Bu geziler,bu yakınlaşma yanlış anlaşılmaya neden oluyor olmalı ki Sabir, Oğuz Bey’İn odasına girerek ona tehditler savuruyordu.”Oğlunun karısıyla nasıl böyle bir ilişkide bulunabilirsin?”gibi sözler sarfettiğinde sorun anlaşılmıştı.Oysaki bu ilişki aralarında kurmuş oldukları büyük dostluktan başka birşey değildi.Onu tersleyerek odadan çıkmasını sağladı.Ertesi sabah Perran ile çıkmış oldukları at gezisinde büyük bir patlama duyuldu ve ardından Sabir çalılıkların arasından görüldü.Anlaşılan av merakı devam ediyordu.Ama neredeyse ikisinden birini vuracaktı .Eve döndüklerinde oğlundan gelen telgrafta, ilk uçakla geliyor olduklarını yazıyordu.Hava alanına vardıklarında büyük bir seyirci kitlesi futbol kafilesini bağrına basıyordu.Tabi bunların içerisinde oğlu da vardı.Oğlu Mete koşarak yanlarına geldi ve tek tek herkese sarıldı.Perran buna pek sevinmemiş gözüküyordu.Anlaşılan aramızdaki o muhteşem dostluğun bozulmasından korkuyordu.O sırada uçağın kapısında bir kadın belirdi ve Mete babasına  onu işaret ederek “İşte karınız babacığım” diyordu.O boşanmak üzere olup ne zamandır görmediği karısı  Mediha oğlunun mürveti için geri dönmüş ve halası Tomris sayesinde boşanma kayıtlarını iptal ettirmişti.Oğuz Bey Mediha soğuk bir şekilde karşıladı.Çünkü her zaman ki gibi işlerine karışacak ve onu bir kölesi gibi kullanmaya devam edecek kendini beğenmiş biriydi.Sabir anlatmış olacak ki o da Perran’ı görünce pek sevinmemiş olduğu yüzünden okunabiliyordu.Çiftliğe gittiğinde Mete arkadaşlarını çağırdığını ve karısı ile birlikte yurt dışına giderek orada bir takıma transfer olmak istediğini söyledi.Perhan buna karşı çıkarak hiçbir yere gitmeyeceğini söylüyor Mete de onu yatıştırmaya çalışıyordu.O akşam beraber dışarı çıkan Mete ve karısı eve döndüklerinde Mete yalnızdı.Mete’nin ağzını bıçak açmıyordu.Perran’ı bulmaya gittiğinde Mete’den boşanmak istediğini söylüyordu.Bu çok iddialı bir söz idi.Perran konuşmaya başladı.Yurt dışına gitmek isteyişinin sebebinin zenci bir metresinin olduğu idi.Bu arada Mete yurt dışına gitmiş ve bir ön anlaşma imzaladığının haberi gelmişti bile.Bunun üzerine Perran ‘ı çiftliğe getiren Oğuz Bey,evde Sabir ve karısının asık suratlarıyla karşılaştı.Ertesi sabah yine atla geziye çıkmaya karar verdiler.O gün zambakalar daha da büyümüş ve güzelleşmişlerdi.Şelalenin önüne geldiklerinde yine korkunç bir patlama ve Perran atın üstünden düşüyordu.O sırada Sabir çalılıklar arasından çıkarken Mete’nin namusunu kurtardığını haykırıyordu.Oğuz Bey acele bir şekilde Perran’ ı kucaklayarak anayolu bulmaya çalışıyordu.Ama bir türlü kafasını toplayıpta doğru yolu bulamıyordu.Bulduğunda da zaten iş işten geçmiş,Perran ölmüştü.Onun mezarını zambak bahçesinin ortasına yaptırdı.Ölüm haberini alan Mete, soluğu çiftlikte almış ve haberin doğruluğunun araştırıyordu.Gerçeği öğrenince yıkıldı ve onu annesinin yanına götürmek istediğini ve Sabirin de orda olduğunu söyledi.Bu büyük bir fırsat idi onun için.Eve gittiklerinde Sabir her zaman ki gibi içiyordu.Onu görür görmez katil diye üzerine saldıran Oğuz Bey’i gören oğlu Mete donup kalmış ve olayı yorumlamaya çalışıyordu.O anda herkes büyük bir şok içinde iken Mediha ilk uçakla onu yurtdışına kaçıracağını söyledi.Bunu duyan Mete babasının göstermiş olduğu tepkiyi tekrarlayarak Sabir’in üstüne yürüdü.O sırada Mediha “O senin gerçek baban” diyerek babası olduğunu yüzüne vurdu.”Onun gibi bir kadından başka bir şey beklenmez.” diyen Oğuz Bey kapıyı vurup çıktı.Arkasından metenin sesi duyuldu.Bunca sene babalık yapan Oğuz Bey’i bırakıpta başka birinin oğlu olmak onun onuruna dokunurdu.Olup biten her şey onlar  için bir rüyadan ibaretti sadece.

KİTABIN ANA FİKRİ:
   Başkalarının karanlık görüşleri, mutlu dünyamızın ışıklarını karartmamalı.Gençliğinizisizden almış ve sizi şöylebir kenara itivermiş olan hayat,bazen vücudumuza zehirli bir neşterin ucuyla dokunuverir.

KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
 Oğuz albatros:Olayların kahramanı,ünlü bir yazar.Perran:Oğuz Bey’in gelini.Güzelliği ile herkesi etkileyen cıvıl cıvıl çılgın bir genç.İclal Hanım:Evin işlerine bakan bir hanım.Sabir:Oğuz Bey’in yakın arkadaşı.Karısıyla kavga ettiği bahanesiyle çiftliğe gelir ve durmadan içerdi.Tomris Albat:Halası rolünü oynuyor.Yapmış olduğu eserler halk tarafından daha çok tutuluyor.Mediha:Kendini beğenmiş,Oğuz Bey’I avcunun içine alıp istediği gibi yön verdiğinden dolayı birbirlerinden ayrılma kararı alan fakat daha sonra barışmak zorunda kalan ikili sonda büyük bir şok yaşatıyor.

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Güzel bir eser, faydalı bir kitap. Okurken kişilerin düşüncelerini her iki yönede çekilebilir. İnsanı düşündüren, yorum yapmaya zorlayan bir eser.
Devamını Oku 832 Görüntülenme

YÜREĞİMİ SANA BIRAKTIM ROMAN ÖZETİ (NECDET EKİNCİ)



Birlerini  önlerinde büyük engeller olmasına rağmen seven iki gencim aşkı anlatılıyor

ROMANIN ÖZETİ:
         Meskektaşlarıyla kurdukları bürosunda,  Akif ve arkadaşları ve arkadaşları çalışmaktadırlar. İçerisi çok gürültülüdür ve sigara dumanından birbirlerini hemen hemen görememektedirler. Aniden postacı içeri girer ve tanıdığı halde dumandan olsa gerek Akif’e ismini sorar ve kendisine zarfını uzatır,oradan hemen ayrılır. Akif kimseye birşey söylemeden oradan ayrılır.Bu bir bayram kartıdır. Akif şehrin sessiz sokaklarında yürümeye başlar
         Derken sahilde bir banka oturur ve derin düşüncelere dalar.Halası ve halasının kızı Esra kendilerine misafirliğe gelmişlerdir ve Akif ona karşı içinde büyük bir sevgi beslemektedir.Ancak ona bunu hissettirmemeye çalışır. Halası ve Esra üç gün sora giderlerken Esra’nın daveti üzerine, “gelecek misin” sorusuna “hayır” dyi cevap verir. Esra bu cevaba çok üzülür ve çok şaşırır. Akif  “sana sevgimin daha fazla büyümemesini  daha başka nasıl engelleyebilirim” diye geçiriyor içinden. Bu ayrılığın ardından Akif ve Esra mektuplaşmaktadırlar. Aslında Akif elinden geldiği kadar mektuplaşmama taraftarıdır. Esra’nın mektupları cevapsız kalsa da Esra mektup yazmaya devam etmektedir.
 Birgün Akif halasının evine misafirliğe gider ve Esra’yı görür. Daha evvel hissettiklerini birbirlerine açıklayamadıkarı halde, o kadar mektuplaşmaya karşı ortada birşey olmadığına inanmamaktadırlar. Esra Akif bir sürprizim var der evlendiğini açıklar,Akifbuna çok kızar ve arkasını döner, biraz somurtur.Esra şaka yaptığını söyleyerek zor da olsa Akif’i yatıştırır. Bunun üzerine Akif Esra’nın eline iki sihirli kelimeyi yazar ve artık herşey ortadadır.Akif’in evlerinden ayrılmasından sonra dahi mektuplaşmaya devam ederler. Akif yaptığının yanlış olduğunu anlar fakat hiç belirtemez. Sonunda Esra bu ilişkiyi bitirmeleri gerektiğini yazar. Akif’te aynı şeyleri düşündüğünü belirtir, son cümlesi “yüreğimi sana bıraktım” olur. Ayrılmalarının gerekliliği Akif’in evli ve iki çocuk sahibi oluşudur.ve birbirlerini bir daha aramazlar. Ardan yirmi yıl geçer Akif Esra’nın vardığı ilk kocası alkoliğin biri olduğunu, üstelikte evli çıktığını ve hergün esrayı dövdüğünü, bir çocukla ondan ayrılınca, ihtiyar bir zengine vardığını, o da ölünce aç ve sefil üç çocukla sokağa bırakıldığını duyar.
Akif  sahilde oturduğu bankta kendine geldiğinde, kendi kendine fısıldanır: “heyy Esra! Bunca yıl sonra nereden esti bayram kartı yazmak? Kastın mı var yüreğimi yeniden tutuklamaya!”

ROMANIN ANA FİKRİ:
         İnsanların zor durumlar karşısında kendilerine güvenip doğru kararlar vermelidirler

KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLEN-DİRİLMESİ:
         Akif ve Esra herşeye rağmen birbirlerini seviyorlar.Ama mevcut durum karşısında ikisi de mantıklı düşünüp doğru karar verdiler.

KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
         İnsanları birbirlerin büyük bir aşkla sevmesi çok iyi işlenmiş ama görüldüğü gibi hayatta herşey istenildiği gibi gitmiyor.Hikaye daha iyi bir sonla da bitebilirdi
Devamını Oku 832 Görüntülenme

YILANLARIN ÖCÜ KİTAP ÖZETİ (FAKİR BAYKURT)



Kitap, yıllar önce bir köyde geçmiş toprak kavgasnı anlatır. Bu köyün yitik kahramanı Bayram ve onun haklı mücadelesi.

ROMANIN ÖZETİ
Bayram,köyünün doğru sözlü, bileği kuvvetli delikanlısıdır. Yıllarca bu köyde yaşamış,ömrünü bu topraklarda çalışmaya adamıştır. Az miktardaki toprağıyla geçinmeye,ürününün mahsülünü almak için uğraşır. Fakat birgün gelir köydeki arkadaşlarından birim olan Haceli,Bayram’ın evinin önündeki boş araziye ev yaptırmak ister. Bayram buna karşı çıkar. Köyün muhtarı bu boş arazinin satılmasına menfaati için,daha olaylar başlamadan önce karşı çıkmadığından,sürekli Haceli denilen o adama destek çıkmak zorunda kalır. İş öyle bir duruma varır ki muhtar Bayram’ı razı etmek için ayarladığı birkaç adamla dövdürtmek zorunda kalır. Buna rağmen Bayram hakkını savunur. Ve yanında her zaman ona destek çıkmış annesini bulur. Bu olaydan bir hafta sonra kaymakamın köye geleceği haberini duyan muhtar onu memnun etmek için bütün hazırlıkları yapar. Bayram’ın annesi haberi duyunca daha kaymakam gelmeden bir gün önce onun geleceği yolda,dövüldükten sonra sakat kalmış olan oğlunuda götürerek beklemeye başlar. Ve onu gördüğünde olup biten herşeyi anlatır. Kaymakam köye geldiğinde,köy muhtarı başta olmak üzere herkesi tersler. Bayram’ın evinin önüne ev yapılmaması için bir belge çıkartarak Bayram’a verir. Fakat,bu olayların şokunu üstümden atlatamayan Bayram’ın annesi delirir.

ROMANIN ANA FİKRİ
İnsan sırlar içinde yaşar ve bunu farkedemez.Fakat,etrafındaki insanlara ilgi gösteren sosyal insanlar bunu keşfederler ve hayattan tat almaya başlarlar.ne şekilde olursa olsun insanların hakkını yememeliyiz. Çünkü eninde sonunda adalet yerini bulacaktır.

KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
BAYRAM:Delikanlı,mert,cesur,sözüne güvenbilir bir delikanlıdır.
HACELİ:Pısırık,toplumun arkasına sığınan,bencil bir kişilik yapısına sahiptir.
IRAZCA ANA:Evladının sürekli yanında olan otoriter bir kişilik yapısındadır.
MUHTAR:Para düşkünü,sadece kendini düşünen bencil birisidir.
Romanda geçen olaylar insanı etkileyen olaylardır. Muhtarın haksız olmasına karşın dayakla bir işi halledebileceğine inanması gerçekten toplum için derin bir  yaradır.
         
ROMAN HAKKINDAKİ GÖRÜŞLER
Kitap sade bir dille yazıldığı için anlaşılması kolay bir kitaptır.Olaylara yaklaşım tarzı diğer kitaplardan daha güzel ve daha farklıdır.Herkesin okumasını tavsiye ederim.
Devamını Oku 832 Görüntülenme

YEZİTİN KIZI KİTAP ÖZETİ (REFİK HALİT KARAY)



Hikmet Ali isminde bir mebus gemi seyahatine çıkar. Seyahati esnasında bir kadın hem güzelliğiyle, hem de yanındaki uzun sakallı adamla kürtçe konuşmasıyla ilgisini çeker. Aradan fazla bir vakit geçmeden bu bayan kendisiyle tanışmak ister ve ona ismiyle hitap eder. Ayrıca bayan İspanyolca ve Fransızca da konuşmaktadır. Zeli Yezdi adında olduğunu söyleyen bu bayan, bu durumu Hikmet Ali Bey’in de garipsediğini farkeder ve onun bu merakını giderir. Kendisi yıllar önce Yezid soyundan gelen ailesinin Arjantin’e taşındığını ve bu sebeple kürtçe öğrendiğini söyler. Hikmet Ali Bey bu bayandan çok hoşlanmaktadır. Onun bu gizemli şahsiyetine ve güzelliğine karşı büyük bir ilgi duymaktadır. Fakat Hikmet Ali Bey onun bir casus olduğunu düşünerek, bir yandan da bu tanışmadan endişe duymaktadır. Bayan; Türkiye, Suriye ve Irak hakkında sorular sormaktadır. Zeli, Hikmet Ali’nin bu durumdan rahtsız olduğunu anlayınca ona amacını açıklar. Şu an seksenbin civarında kalan Yezidi halkını uygun bir toprak parçası üzerine yerleştirip, huzur içinde yaşamalarını sağlamak istediğini söyler. Hikmet Ali onu hoş bulmasının da etkisiyle, kötü bir niyetinin olmadığı hissine kapılır. Zeli gemi seyahatinden sonra onu arayacağını ve ona ileride çok ihtiyacı olacağını söyler. Bu ikili gemide çok güzel anlar yaşar. Zeli Hikmet Ali’yi köyünden aldırarak Suriye’de Pamir denilen yerine çağırır. Oradan da Yezidi halkının yaşadığı yerlere götürerek amacını daha ayrıntılı bir şekilde anlatır. Ona aşık olan Hikmet Ali ona yardımcı olup olamayacağına karar veremez. Şeyh Şemun adında Zeli’nin hertürlü işinde yardımcı olan kişiyle Hikmet Ali arasında bir soğukluk vardır. Uzun yolculuk ardından, Şeyh Şemun dayanamayarak ona hakikati açıklar. Zeli’nin bir akıl hastası olduğunu ve kendisinin de onun kocası Senyor Alfonso olduğunu açıklar. Hikmet Ali hayal kırıklığına uğrar ve zor da olsa Zeli’ye bu teklifini kabul edemeyeceğini söyler. Herkes kendi yoluna gider.
Kitabın Ana Fikri : Bir aşk uğruna çok büyük fedakarlıklara girişilebilmesi.
Kitaptaki Olayların ve Şahısların Değerlendirilmesi: Hikmet Ali Bey çok maceraperest ve yalnız bir insan. Şeyh Şemun eşinin mutluluğu uğruna herşeyi yapan fedakar bir insandır. Zeli ise güzel fakat psikolojik rahatsızlığı olan birisidir.
Kitap Hakkında Şahsi Görüşler: Kitaptaki tasvirler çok ağdalı bir dille yapılmıştır. Konuşma dilinden uzaktır. Fakat konusu ilgi çekicidir.

Devamını Oku 832 Görüntülenme

YAPRAK DÖKÜMÜ KİTAP ÖZETİ (REŞAT NURİ GÜNTEKİN)



Yaprak Dökümü Özeti:   
  Suriye’de, Anadolu’da yirmi beş yıl çalışmış, işine son verilmiş Ali Rıza Bey karısı, üç kızı ve bir oğluyla birlikte İstanbul’da geçim zorlukları içinde yaşamaktadır. Eski bir öğrencisi olan Muzaffer Bey müdürü olduğu şirkette Ali Rıza Bey’e bir iş sağlarsa da, o, Muzaffer Bey’in bazı davranışlarını ahlak ilkeleriyle bağdaştıramadığı için bu işi bırakır.
Ali Rıza Bey’in oğlu Şevket, bir bankaya memur olarak girer. Bu, aile için yeni bir ümit kapısıdır. Çok geçmez Şevket evlenir. Ali Rıza Bey’in gelini eğlenmeye, giyinmeye çok düşkün birisidir. Ali Rıza Bey’in kızları Leyla ve Necla da yeni geline uyunca evde üst üste partiler verilmeye, eğlenceler düzenlenmeye başlanır. Bütün bunlar aileyi ekonomik sıkıntıya sokar.
Ali Rıza Bey’in büyük kızı Fikret, kendini kurtarmak için, bile bile, birkaç çocuklu dul bir adamla evlenir, Adapazan’na gider. Aile ağacından ilk yaprak kopmuştur. Şevket, bankadan zimmetine geçirdiği paralar yüzünden hapse girer. Bu, ikinci yaprağın kopuşudur.
Ali Rıza Bey, evini satar, daha küçük bir ev alır, oraya taşınırlar. Necla da evlenmiştir, fakat zengin diye evlendiği Suriyelinin birkaç karılı olduğu anlaşılır; bu, üçüncü kopuştur. Leyla’nın da iffetini kaybetmesi ve sonunda zengin bir avukatın metresi olması sonunda Ali Rıza Bey felç hastası olur. Aile ağacının bütün yaprakları dökülmüştür artık…
Leyla, hasta babasını yanına alır. Ali Rıza Bey son günlerde iyileşir. Ancak hayatın ağır yükü altında ezilmiştir. Bütün bu olaylar kendisini sarstığı için eski arkadaşlarıyla karşılaşmak istememektedir.
 
KİTABIN ANA FİKRİ: Çılgın hayallerin, maddî israfların, gereksiz özentilerin hüküm sürdüğü bir ailede çöküntülerin başlaması kaçınılmazdır.

KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Ali Rıza Bey, şair ruhlu, içine kapanık, kendi hâlinde dürüst bir insandır.
Şevket, babası gibi iyi yetişmiş, karakterli, namuslu bir gençtir. Ailesine de son derece bağlıdır.
Ferhunde, eğlenceye düşkün,genç ve güzel bir kadın.

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Yaprak Dökümü, toplumsal gerçekleri ele aldığından basmakalıplıktan uzak, başarılı bir romandır. Bilindiği gibi, Tanzimat’tan sonra toplumumuzda bir batılılaşma hevesi başlamıştı. Batılılaşmak yanlış anlaşıldığından; yüzyıllarca süren millî gelenek ve göreneklerimizden, karakterimizden sıyrılma olarak kabul edildiğinden, bu, birçok ailede birtakım felâketlere sebep olmuştur. Bugün bile içinde bulunduğumuz güç durumların esas sebebi budur. Birtakım toplumsal pürüzlere, karakter boşluklarına ışık tutması bakımından Yaprak Dökümü gerçekçi ve orijinal bir romandır.
Devamını Oku 832 Görüntülenme

YALNIZIZ KİTAP ÖZETİ (PEYAMİ SAFA)



Bir genç kızın hayallerinin son bulması.

ROMANIN ÖZETİ:
Tarık, Feriha’yı seven fakat geçmiş yaşamında farklı kadınlarla birlikte olan birisidir. Feriha ile bir köy bahçesinde buluşurlar. Tarık, kendine ait olan bir dünya kurmuş ve bu dünyanın içerisine yalan, kin, nefret gibi duyguları sokmamıştır.Tarık’ın kardeşi Feride, Ahmet’i sever, ama ailesine bu sevgisini açıklayamaz. Çünkü Ahmet bir isyancıdır. Fakat Feride’nin Ahmet ile birlikte olmasından sonra sessizleşmesinden annesi olanları anlar ve Feride’ye bağırıp çağırır.
Feriha, Tarık’a o zamana kadar yalan söylemiştir. Ama son günler yalan söylediğini sezer. Feriha’nın Paris’te arkadaşlarına özenerek, yaşlı bir adamla evlenip Paris’e yerleşme  isteği gün geçtikçe artar. Arkadaşının İstanbul’a gelmesiyle buluşurlar, ama arkadaşını çevrenin sevmemesinden dolayı bu buluşmalar gizli olur. Feriha, Tarık’ı gerçekten sever, ama Paris’e gitme fikri de ona cazip gelir. Feriha’nın babasının ölmesi evde daha da sıkı yönetim ilan edilmesine neden olur. Feriha’nın abisi ne Paris’ten gelen arkadaşalrıyla ne de Tarık ile görüşmesine izin vermektedir. Feriha’nın rahat bir hayat yaşama isteği galip gelir ve arkadaşıyla Paris’e gitmeye karar verir. Yaşlı bir adamın metresi olacaktır. Bunu öğrenen abisi önce dışarı çıkması yasaklar daha sonra Feriha’yı odasına kilitler. Feriha içeride arka arkaya sigara içmeye başlar. Bu sırada Tarık’ın burnuna yanık kokuları gelmektedir. Ama hiçbir yer yanmamaktadır. Feriha sigarayı yakmak için çakmakla uğraşırken yatağın çarşafını yakar. Kaçmak istemesine rağmen odanın kapısı kilitli olduğu için dışarı çıkamaz. Duman kokusunu alan hizmetçi abisini kaldırır. İçeri girdiklerinde çok geç kalmışlardır. Artk Feriha hayata gözlerini yummuştur. Feriha’nın not defterinde “Biz, hepimiz sadece kendimizi düşündüğümüz için yalnızız ve yalnız kalacağız” cümlesini okuyunca kızın üstüne çok yüklendiklerini anlarlar, ama çok geç kalmışlardır.

KİTABIN ANA FİKRİ: İnsanlar dertlerini paylaşmalı, yalnız başlarına sıkıntılarını içlerine atarak sıkılmamalı, düşüncelerini açıkça söyleyebilmelidir.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ: Feriha, Feride ve Tarık aynı ailenin çocuklarıdır. Olaylar çok çabuk geçmiş, fakat oldukça ilginçtir.

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLERİ: Yazar, açık ve sade bir dil kullanmış oldukça anlaşılır bir ifade kullanmıştır. Her gencin okumasını tavsiye ederim.

Devamını Oku 832 Görüntülenme

Facebook Yorum